22 Temmuz 2009 Çarşamba

5 Milyar tonluk kırılma için geri sayım başladı

5 Milyar tonluk kırılma için geri sayım başladı from Greenpeace Akdeniz on Vimeo.




Grönland’ın kuzeyinde bulunan dünyanın en büyük yüzen buz kütlesi olan Petermann Buzulu’ndan, yaklaşık 5 milyar ton ağırlığında bir parça kopmak üzere. Greenpeace, Arctic Sunrise gemisinde bulunan bilimadamları ile küresel iklim değişikliğinin yol açtığı bu parçalanmayı izliyor.

greenpeace.org.tr

29 Nisan 2009 Çarşamba

Bir naylon torba uğruna!!!

Naylon poşet sadece çöp ve kirlilik yaratmaz, üretim sürecinde suyumuzu tüketir, göl ve nehirlerin akış rejimlerini bozar, depolama sürecinde ciddi maliyetler oluşturur, doğal yaşam ortamlarına verdiği zararla, nesli tehlike altındaki türlerin varlığını tehlikeye sokar.


Naylon poşet kullanımı tüm dünyada 1982’de, Türkiye’de 1980’ler sonunda başladı. Bu yeni alışkanlık bir uygarlık göstergesi gibi kabul görüp yaygınlaştı. Örneğin İstanbul’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi verilerine göre, günde 10.000 ton üzerinde çöp üretilmektedir. Üretilen bu çöpün yaklaşık yüzde 10'luk bir kısmını ise naylon poşet ve diğer plastikler oluşturur. TC Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 2002 verilerine göre ülkemizde naylon poşet ve plastik talebi her yıl 1.7, ithalatta 6.5 oranında artmaktadır.


Avustralya'da 2008 yılı sonunda süpermarketlerde naylon torba kullanımına son verildi. Çin'de Haziran 2008 tarihinden başlamak üzere çok ince plastik torba üretimi ve süpermarketlerde kullanılması yasaklandı. İrlanda Mart 2002’de naylon poşet kullanımına yönelik bir vergi koydu, o yıldan önce yılda 1,2 milyar poşet tüketiliyorken, vergi sonrası tüketim %95 oranında düştü. Sel sırasında su akışını kestiği ve ciddi maddi hasara sebep olduğu için Bangladeş’in başkenti Dakka’da da naylon poşet kullanımı yasaklandı. Güney Afrika, Almanya ve Kanada’da naylon poşetler ancak ücret karşılığı alınabiliyor. İngiltere’de 50 mağazada bez çanta uygulaması yapılarak naylon poşet talebinin bir yılda %70 oranında düşürülmesi sağlandı.

NAYLON NOTLAR

Bir naylon poşet ortalama 12 dakika kullanılıyor.

Bir naylon poşetin doğada çözünebilmesi için en az 500 yıl en çok 1000 yıl geçmesi gerekiyor.

Sadece İngiltere’de yılda 200 milyon plastik poşet kullanılıyor.

Bir plastik poşet denize atıldığında deniz canlıları için büyük bir tehdit haline geliyor. Pek çok deniz canlısı poşetleri yutarak ölüyor.

SİZ DE...

Çöp poşeti satın almak yerine arta kalan plastik torbaları çöp poşeti olarak kullanın. Bir ton plastik poşet tekrar kullanıldığında 11 fıçı benzine denk enerji tasarruf edilmiş olur.

Daha az plastik torba kullanın. Haftada yalnızca 2 torba daha az kullanarak, yılda çöpe en azından 100 torba daha az atacaksınız.

Kaynak: Ntvmsnbc

12 Şubat 2009 Perşembe

Konya'da Obruk Alarmı!!!


Konya Ovası’nın Karapınar bölgesinde oluşan ve obruk adı verilen büyük çukurlar 50 köyü tehdit ediyor. Uzmanlar toprak çökmesine karşı köylerin boşaltılmasını istiyor.

Konya Ovası’nda yeraltı sularının azalması ve toprak yapısına bağlı olarak oluşan ve büyük çukur anlamına gelen obruk sayısında artış oldu. Uzmanlar, sayısı 60’a ulaşan Obruk nedeniyle Karapınar’a bağlı 50 yaylada, geniş toprak çökmesi olabileceği uyarısında bulundu.

Daha çok Karapınar’a bağlı köy ve yaylalarda meydana gelen obrukların sayısı 60’a ulaştı.
Obrukların derinliği 2 metre ile 120 metre arasında, çapları ise 1 metre ile 90 metre arasında değişiyor.

NEDENİ BİLİNÇSİZ SULAMA
Uzmanlar, bilinçsiz yeraltı suyu kullanımının Obruk sayısını artırdığına dikkat çekiyor.
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr Güler Göçmez, çiftçilerin salma sulamayla aşırı derecede sulama yaptıklarını belirterek, “Erimenin olduğu yerde üstteki tavanda bulunan toprak örtüyü doygunlaştırmakta ve doygunlaşan toprak da taşıyamayıp çökmektedir” dedi.

50 KÖY VE YAYLA TEHDİT ALTINDA
Karapınar’a bağlı 50 köy ve yaylada, geniş toprak çökmesi olabileceği uyarısında bulunan Göçmez, yerleşim yerlerinin boşaltılması gerektiğini söyledi.

“Bir an önce karapınar kızören arasının jeolojik ve jeofizik çalışmalarının yapılması lazım” diyen Göçmez, bölgede kireç taşları içinde bulunan bu boşlukların tespit edilerek, bu boşluklara yakın yerleşim birimlerinin oradan kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Kaynak: Ntvmsnbc

Dün akşam haberlerde dinlediğim kadarıyla. Bölgenin haritasının çıkarılması ve gerekli inclemelerin başlatılması için MTA'dan gelen bir grup, bu işlemlerin ancak Nisan ayında yapılabileceğini söyleyerek oradan ayrılmış. Şaka gibi değil mi? Şubat ayından beri Konya'da obruklar oluşuyor. Halk tehdit altında ama devletimin yetkili kurumu inceleme ve önlemler için 2 ay sonraya randevu veriyor...

Üzülerek Yazıyorum "Harran Yok Olmasın"


Adı 4000 yıldan beri değişmeden günümüze ulaşan tarihi Harran şehri, konik kubbeli evleri, surları, iç kalesi, Emevi dönemine ait Anadolu’nun en eski ve en büyük camii olma özelliklerine sahip Ulu Camii, içerisinde 7000 yıllık kültür tabakalarını barındıran höyüğü ve sur içerisine yayılmış mimari kalıntıları ile Anadolu’nun en önemli turizm merkezlerinden biridir.

Ayrıca Hz. İbrahim’den dolayı “İbrahim’in Şehri” olarak tanınan bu kent , Yakup Peygamber kuyusu ile, İslam alimlerinden Hayat el-Harrani’nin türbesi ile, Babil ve Asur dönemlerindeki Pagan inancına ait “Sin Mabedi” ile dünya inanç turizmi içerisinde önemli bir yere sahiptir.

Taşıdığı bu değerlerle UNESCO’nun dünya kültür mirası listesine aday olan tarihi Harran şehri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince Kültür Bakanlığı Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından 1979 yılında üzerindeki tüm taşınmaz kültür varlıklarıyla birlikte “Arkeolojik Sit Alanı” olarak tescil edilmiş , 1992 yılında “Harran Koruma Amaçlı İmar Planı” yürürlüğe girmiştir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma kanununda arkeolojik sit alanlarında kazı, sondaj ve inşaat gibi her türlü fiziki müdahale yasaklanmış ve Koruma Amaçlı İmar Planıyla yapılaşma şartları belirlenmiş olmasına rağmen özellikle son iki aydan bu yana Harran sit alanındaki konik kubbeli evlerin yıkılarak bunların yerlerine, ya da yanı başlarına 100’den fazla betonarme kaçak yapı inşa edildiği ve böylece dünya kültür mirası listesine aday olan bu tarihi şehrin hızla beton yığınlarına dönüştüğü üzüntüyle tespit edilmiştir.

Görevli kurumların resmi başvurularına karşın bu güne değin bir tek kaçak yapının dahi yıkımının gerçekleştirilememiş olması bu yapıları yapanları cesaretlendirmiş, böylece kaçak ve izinsiz yapıların sayısı gün geçtikçe artarak dünyaca ünlü bu ören yeri ne yazık ki yok edilme sürecine girmiştir.

Şurası bir gerçektir ki; 2863 sayılı yasanın amir hükümlerine göre suç teşkil eden bu eylemler karşısında Harran’daki yöneticilerin duyarsız kalması kaçak inşaatların hızla yayılmasında büyük ölçüde etkili olmuştur. Şüphesiz ki bu tahribatın devamı Harran’ın UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesine alınmamasına da sebep olacaktır.

Urfa ve GAP Bölgesi turizminin can damarı olan dünyaca ünlü bu ören yerindeki 2863 sayılı yasaya aykırı olarak devam etmekte olan kaçak yapılaşmaların derhal durdurulması ve bu güne değin yapılanların yıktırılması için, Kültür ve Turizm Bakanı sayın Ertuğrul Günay başta olmak üzere sayın parlamenterlerimizi, sayın valimiz Yusuf Yavaşcan’ı, Harran Kaymakamlığını, Harran Belediye Başkanlığını ve Cumhuriyet savcılığını göreve davet ediyoruz.

Yasaya aykırı bu olumsuz sürecin devam etmesi halinde, tüm insanlığın ortak değeri olan ve Şanlıurfa turizminin can damarı olan Harran Ören Yeri’nin tarihi dokusunu yağmalayanları ve Harran’a Moğollar tarafından verilen tahribattan sonra 21. yüzyıla yakışmayan bu büyük tahribata göz yumanları tarih asla affetmeyecektir.

Bizler aşağıda imzaları bulunan sivil toplum kuruluşları mensupları ve kültürel mirasımıza duyarlı bireyler olarak bundan böyle bu konuda yetkililer tarafından izlenilen yolu yakından takip edeceğimizi, kaçak yapılaşmaların derhal ve acil olarak durdurulmadığı takdirde Dünyada ve Türkiye’de kültürel mirasla ilgili tüm sivil toplum örgütlerini, tüm adli makamları harekete geçirmek için girişimde bulunacağımızı tarih önündeki sorumluluğumuzun bilinciyle kamu oyuna saygıyla duyururuz.

SİVİL GİRİŞİM KATILIMCILARI:

Şanlıurfa Barosu, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, Ziraat Odası, Şanlıurfa Tabip Odası, Eczacılar Odası, ŞMMMO, GAP Gazeteciler Cemiyeti, Şanlıurfa Gazeteciler Birliği, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu, Mimarlar Odası , ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma Vakfı) Şanlıurfa Temsilciliği, Şanlıurfa Vakfı Şanlıurfa Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası, Harita Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Urfa Mirasını Koruma Derneği, Urfa Kültür Merkezi, Kültürel Mirası Koruma Derneği, Şanlıurfa Turizmi Geliştirme Derneği, Harran Hukuk Derneği.

16 Ocak 2009 Cuma

Eskişehir Zooloji Müzesi


Zooloji Müzesi kurucularından Yrd. Doç. Dr. Hakan Çalışkan,Yrd. Doç. Dr. Ümit Şirin ile 20 yıldır böcek, örümcek, omurgalı ve omurgasız hayvan örneği topladıklarını, koleksiyonda 15 bin böcek, bini omurgalı olmak üzere toplam 4 bini omurgasız toplam 20 bin hayvan örneğinin bulunduğunu anlattı. Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, topladıkları örnekleri taksidermi (doldurma) ve tahnit (ilaçlama) yöntemi kullanarak muhafaza ettiklerini belirtti.Anadolu'nun biyolojik çeşitlilik bakımından son derece zengin olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, şöyle konuştu:''Anadolu'nun ve Eskişehir'in biyolojik çeşitliliğini anlatmak için kişisel koleksiyonumuzdan oluşan parçalarla 2007'de ESOGÜ Meşelik Yerleşkesi'nde Eskişehir Zooloji Müzesini kurduk. Müzede yılanlar, kuş türleri, böcekler, kelebekler ve balıkları izlenime sunduk. Müzede 600 farklı hayvan türünü sergiliyoruz. Eskişehir ve çevre illerden bugüne kadar yaklaşık 20 bin ziyaretçimiz oldu. Ayrıca domuz, tilki, inek, kara akbaba ve sansar gibi hayvanların iskeletlerini de sergiledik. Ücretsiz gezilebilen müzemiz yoğun ilgi gördü. Giderek artan ilgi nedeniyle ziyaretleri randevuyla kabul etmeye başladık.''

''HAYVANLARI TANITMAYA ÇALIŞIYORUZ''
Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, müzede doğa ve çevre konulu seminerler verdiklerini belirterek, özellikle ilköğretim öğrencilerine doğa ve hayvan sevgisi aşılamak istediklerini söyledi.
Müzenin, öğretim üyelerinin ve ESOGÜ Zooloji Kulübü öğrencilerinin gönüllü katkılarıyla hizmet verdiğini anlatan Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, şöyle devam etti:''Biyolojik çeşitlilik doğanın önemli bir parçasıdır. Milyonlarca yıldır var olan çeşitliliğin titizlikle korunması gerekir. Hassas bir denge üzerine kurulu doğada her canlının bir rolü vardır. Her canlının korunması gerekir. Yaşayan her canlı yaşam kitabının bir satırıdır. Bir canlı türünün kaybolması kitabın iyi anlaşılmaması demektir. Müzeyle doğanın farkındalığını artırmak istedik. Müzeyi gezen çocukların çoğunluğu hayvanların başka ülkelerden geldiğini zannediyor. Çocuklara hayvanları yakından inceleme fırsatı sunduk. İnsanlar tanımadığı şeylerden korkuyor. Korku da yok etmeye yöneltiyor. Hayvanı tanısa korkmayacak. Hayvanları tanıtmaya çalışıyoruz. Müzede eline yılan alan anaokulu öğrencileri oldu.''Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, Eskişehir Zooloji Müzesinin gelecekte açmayı planladıkları doğa tarihi müzesinin temeli olduğunu da ifade etti.Fransa'da 400'ün üzerinde doğa tarihi müzesi bulunduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Çalışkan, ''Türkiye'de Avrupa'daki kadar kapsamlı olmasa da 3 müze var. Anadolu, Avrupa'nın en az iki katı biyolojik çeşitliliğe sahip. Bu zenginliği herkesle paylaşmalıyız'' dedi.


Kaynak: yesil.ntvmsnbc.com

10 Adımda Daha Az Karbondioksit




Azalt, tekrar kullan ve geri dönüştür... Bunları yaptığınızda daha az karbondioksit üretir, daha fazla tasarruf yaparsınız.


Prof. Dr. Muammer Kaya'dan atmosferdeki karbondioksit seviyesini azaltacak 10 öneri:
Diğer haberler


1) Bir kere kullanılıp atılabilen ürünler yerine tekrar kullanılabilen ürünler seçin. Atık miktarı azaltın. Bir ailenin ev atıklarının yarısının geri dönüşümü yılda 1200 kilogram karbonmonoksit tasarrufu sağlar.

2) Duvar ve çatı izolasyonu, kapı ve pencere sızdırmazlığı, ısıtma ve soğutma maliyetini yüzde 25 azaltabilir.

3) Uyurken ve ev dışındayken sıcaklığı azaltın.

4) Ampullerinizi tasarruflu ampullerle değiştirin.

5) İmkanınız varsa daha az ve daha akıllı otomobiller kullanın. Daha az araba kullanma daha az gaz emisyonu demektir.

6) Enerji verimliliği yüksek ürünler tercih edin. Araba ve elektrikli ev eşyası alırken enerji verimliliği yüksek ürünler seçin.

7) Daha az sıcak su kullanın. Bir aile daha az sıcak su kullanarak yılda 250 kilogram karbonmonoksit tasarruf sağlar.

8) Gereksiz ışık ve lambaların kapatın. Kullanılmayan cihazlar prize takılı veya beklemede tutmayın. Kullanılmayan suyu boşa akıtmayın.

9) Ağaç dikin. Fotosentez esnasında ağaçlar ve diğer bitkiler karbonmonoksidi emer. Bir ağaç ömrü boyunca bir ton karbonmonoksit emer.

10) Enerji kayıplarını belirleyin. Daha az enerji faturası ödemek için kaçakları önleyin.

Kaynak:yesil.ntvmsnbc.com

7 Ocak 2009 Çarşamba

Küresel ısınma kelebekleri de etkiliyor


Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Evrim Karaçetin, kelebeklerin de küresel ısınmadan olumsuz etkilendiklerini belirterek, Türkiye’deki bazı türlerin iklimin ısınmasıyla birlikte daha yükseklere çıktığına dair gözlemleri olduğunu söyledi.

Karaçetin, gazetecilere yaptığı açıklamada, kelebeklerin yok olmasının küresel ısınmayla direk bağlantısı olduğuna ilişkin çalışmalar olduğunu kaydetti.

Kelebeklerin iklim değişikliklerinden genellikle üç farklı şekilde etkilendiklerini ifade eden Karaçetin, şöyle devam etti:

“Birincisi, bunların yaşam alanları değişiyor. İkincisi, yaşam alanları değiştiği için ya o alanı terk etmek, ya o alana uyum sağlamak ya da yok olmak zorundalar. Bunun her biriyle ilgili literatürde araştırma var. Türkiye’de bu konuyla ilgili araştırmalar ise henüz çok yeni. Küresel ısınmayla ilgili çalışmalar 1900’lü yıllardan beri toplanan veriler sonucu ortaya konmuştur. Türkiye’de bu kadar eski verilerimiz olmadığı için bire bir örnek veremiyoruz, ama bazı türlerin iklimin ısınmasıyla birlikte daha yükseklere çıktığına dair gözlemlerimiz var.”

Dr. Karaçetin, hava kirliliğinin de kelebekler üzerinde değişik etkileri olduğunu belirterek, “Hava kirliliğinin neden olduğu asit yağmurları, bu canlıların yaşadığı bölgeleri tahrip ediyor. Bazı türlerin beslendiği bitkiler negatif etkileniyor. Diğer bir bağlantısı ise bitki özüyle beslenen kelebek türleri var. Bunlar direkt olarak kirlilik maddeleriyle karşı karşıya geldiğinde sayılarında düşüşlere rastlanabiliyor” diye konuştu.

Kelebeklerin koruma altına alınması gerektiğine dikkati çeken Evrim Karaçetin, şu an koruma kapsamının sadece milli parklarla sınırlı olduğunu, ayrıca yabancı turistlerin kelebekleri yakalamalarının ve yurt dışına çıkarmalarının yasak olduğunu bildirdi.

Dr. Evrim Karaçetin, Türkiye’de, 345’in üzerinde kelebek türü bulunduğuna dikkati çekerek, “Tüm Avrupa’da 500 tür olduğunu düşünürsek, Türkiye kelebek türü bakımından oldukça zengin bir çeşitliliğe sahip. İngiltere’de 56, Türkiye’de 345 tür var. Ilıman iklim kuşağına göre bu inanılmaz bir çeşitlilik” şeklinde konuştu.

Kelebeklerin azalmasının en önemli nedeninin habitat değişikliği olduğunu vurgulayan Kareçetin, zirai tarım ilaçlarının kullanılması, sanayi tarımına geçilmesi gibi etkenlerin kelebeklerin yaşam alanlarını ortadan kaldırdığını ve nesillerini tehlikeye soktuğunu anlattı.

Dr. Karaçetin, Türkiye’de Palandöken, Kaçkar ve Bolu dağları ile Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinin kelebek bakımından çok zengin olduğunu kaydederek, “Kelebek koleksiyonuna çok sıcak bakmıyoruz. Kelebeklerin sadece bilimsel amaçla toplanması gerekiyor. Bu da sadece araştırmacılar tarafından yapılmalıdır” dedi.

Kaynak: ntvmsnbc